Skip to content Skip to footer

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD)

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK SÖZLEŞMESİ (CBD)

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (Convention on Biological Diversity – CBD), 1992 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı (Rio Zirvesi) kapsamında kabul edilen ve 1993 yılında yürürlüğe giren uluslararası bir antlaşmadır. Bu sözleşme, biyolojik çeşitliliğin korunması, biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve genetik kaynaklardan elde edilen faydaların adil ve eşit paylaşımı gibi üç temel amacı gerçekleştirmeyi hedefler. CBD, dünya genelinde biyolojik çeşitliliğin azalmasını önlemek ve ekosistemlerin, türlerin ve genetik kaynakların korunmasını sağlamak için küresel bir çerçeve sunar.

Biyolojik çeşitlilik, canlı organizmaların çeşitliliği anlamına gelir ve genetik çeşitlilik, tür çeşitliliği ile ekosistem çeşitliliğini kapsar. CBD, bu çeşitliliğin korunmasının insanlığın sürdürülebilir kalkınması için hayati önem taşıdığını vurgular. Sözleşme, taraf devletlere biyolojik çeşitliliği koruma ve sürdürülebilir kullanma konusunda yükümlülükler getirir ve bu amaçla ulusal stratejiler geliştirilmesini teşvik eder.

CBD’nin üç ana hedefi şunlardır: biyolojik çeşitliliğin korunması, biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve genetik kaynaklardan elde edilen faydaların adil ve eşit paylaşımı. Bu hedefler doğrultusunda, taraf ülkeler biyolojik çeşitliliğin korunması için gerekli yasal, idari ve teknik önlemleri almak, biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve genetik kaynakların kullanımından elde edilen faydaların paylaşımında adalet ve şeffaflığı temin etmekle yükümlüdür.

Sözleşme kapsamındaki önemli kavramlardan biri de “sürdürülebilir kullanım”dır. Bu kavram, biyolojik çeşitliliğin bileşenlerinin, ekosistemlerin, türlerin ve genetik kaynakların, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye atmadan, mevcut nesillerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kullanılması anlamına gelir. CBD, sürdürülebilir kullanımın sağlanması için bilimsel araştırmaların desteklenmesini, yerel ve yerli toplulukların bilgi ve deneyimlerinin dikkate alınmasını ve çevresel etkilerin değerlendirilmesini öngörür.

Genetik kaynaklardan elde edilen faydaların paylaşımı, CBD’nin en yenilikçi ve önemli unsurlarından biridir. Bu ilke, biyolojik çeşitlilikten elde edilen genetik materyallerin kullanımı sonucu ortaya çıkan ekonomik ve bilimsel faydaların, biyolojik çeşitliliğin kaynağı olan ülkeler ve topluluklarla adil ve eşit şekilde paylaşılmasını amaçlar. Bu kapsamda, taraf ülkeler arasında işbirliği ve bilgi alışverişi teşvik edilir.

CBD’nin uygulanması için taraf ülkeler düzenli olarak konferanslar düzenler (Taraflar Konferansı – COP). Bu toplantılarda, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı ile ilgili politikalar, stratejiler ve eylem planları değerlendirilir ve güncellenir. Ayrıca, sözleşmenin etkinliğini artırmak amacıyla protokoller geliştirilmiştir. Bunlardan en önemlileri arasında 2000 yılında kabul edilen Cartagena Biyogüvenlik Protokolü ve 2010 yılında kabul edilen Nagoya Protokolü yer alır. Cartagena Protokolü, genetik olarak değiştirilmiş organizmaların güvenli taşınması ve kullanımı ile ilgili kuralları belirlerken, Nagoya Protokolü genetik kaynaklardan elde edilen faydaların paylaşımına ilişkin ayrıntılı hükümler içerir.

CBD, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı için küresel bir işbirliği platformu sağlar. Bu sözleşme, hükümetler, bilim insanları, sivil toplum kuruluş