Skip to content Skip to footer

Çevre ve İklimle Bağlantılı Uluslararası İnsan Hakları

ÇEVRE VE İKLİMLE BAĞLANTILI ULUSLARARASI İNSAN HAKLARI

Çevre ve iklimle bağlantılı uluslararası insan hakları, bireylerin ve toplulukların sağlıklı, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir çevrede yaşama hakkını güvence altına alan, çevresel faktörlerin insan hakları üzerindeki etkilerini dikkate alan uluslararası hukuk ve normlar bütününü ifade eder. Bu kavram, çevresel bozulmanın ve iklim değişikliğinin insan hakları ihlallerine yol açabileceği gerçeğinden hareketle, çevre koruma ve iklim eylemlerinin insan hakları perspektifiyle ele alınmasını sağlar. Böylece, çevresel adalet ve insan hakları arasındaki sıkı ilişkiyi ortaya koyar.

Uluslararası insan hakları hukuku, temel olarak bireylerin yaşama, sağlık, suya erişim, barınma, gıda güvenliği, kültürel kimlik ve gelişme gibi haklarını korur. Ancak çevresel sorunların artmasıyla birlikte, bu hakların çevresel koşullara bağlı olduğu ve çevrenin bozulmasının doğrudan insan hakları ihlallerine neden olabileceği anlaşılmıştır. Bu bağlamda, çevre hakkı ve iklim hakkı gibi kavramlar gelişmiş, çevre ve iklimle bağlantılı insan hakları alanında uluslararası normlar ve mekanizmalar oluşturulmuştur.

Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar, çevre ve insan hakları arasındaki ilişkiyi vurgulayan çeşitli belgeler ve kararlar yayımlamıştır. Örneğin, 2018 yılında BM İnsan Hakları Konseyi, iklim değişikliğinin insan hakları üzerindeki etkilerini ele alan özel raportörler atamış ve devletlerin iklim eylemlerinde insan haklarına saygı göstermesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, Paris Anlaşması gibi uluslararası iklim sözleşmeleri, iklim değişikliğiyle mücadelede insan hakları perspektifini benimseyerek, özellikle savunmasız grupların korunmasına vurgu yapmaktadır.

Çevre ve iklimle bağlantılı insan hakları, sadece devletlerin yükümlülüklerini değil, aynı zamanda özel sektörün ve bireylerin sorumluluklarını da kapsar. Devletler, çevresel zararları önlemek, çevreyi korumak ve iklim değişikliğine uyum sağlamak için gerekli yasal ve idari tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu yükümlülükler, önleyici tedbirler, katılım hakkı, bilgiye erişim ve etkili başvuru yolları gibi insan hakları ilkeleriyle desteklenir. Böylece, halkın çevresel karar alma süreçlerine katılımı sağlanır ve çevresel adaletin tesis edilmesi hedeflenir.

İklim değişikliği, çevre ve insan hakları arasındaki en kritik bağlantılardan biridir. Artan sera gazı emisyonları, küresel ısınma, deniz seviyesinin yükselmesi, aşırı hava olayları ve ekosistemlerin bozulması, özellikle yoksul ve savunmasız toplulukların yaşam hakkını, sağlık hakkını ve geçim kaynaklarını tehdit etmektedir. Bu nedenle, iklim adaleti kavramı, iklim değişikliğinin etkilerinin eşitlik ve insan hakları perspektifiyle ele alınmasını sağlar. İklim adaleti, gelişmiş ülkelerin tarihsel sorumluluklarını kabul etmeleri ve gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele kapasitelerinin desteklenmesini içerir.

Çevre ve iklimle bağlantılı uluslararası insan hakları, aynı zamanda yerli halkların haklarını da özel olarak korur. Yerli halklar, doğrudan doğayla iç içe yaşayan ve çevresel değişikliklerden orantısız şekilde etkilenen gruplar olarak, kültürel kimliklerinin, topraklarının ve yaşam biçimlerinin korunması için uluslararası hukukta özel bir koruma